5 Temmuz 2009 Pazar

MUSTAFA KEMAL VE İTTİHAD ve TERAKKİ


Mustafa Kemal siyasi hareketlerle daha Harbiye sıralarındayken ilgilenmeye başlamıştır. İttihad ve Terakki Hareketine destek vermiştir ve hiç kuşku yok ki İttihad ve Tereakki' de ön sıralarda, aktif bir vazife yakalama şansını da kazanmıştır. Fakat Atatürk bu yolu tercih etmemiş ve İttihad ve Terakki ile yollarını ayırmıştır.

Bunun nedenlerine baktığımızda öncelikle bu hareket onun kafasındaki hedeflere uygun değildi. Daha çok genç subaylar toplluğu olan bu hareket bir ihtilal için şart olmasıyla birlikte sonrası için umut vermiyordu. Nitekim 1908' de İkinci Meşrutiyeti ilan ettiren İttihad ve Terakki 1917'lere kadar kendisini iktidara layık görememiştir. Mustafa Kemal' in hayatının sonuna kadar koruduğu bir prensip olan " yeni devirlerin yeni insanlarca tatbik edileceği " inancı İttihad ve Terakki ile çakışmıyordu.

İttihad ve Terakki' nin 3 ayrı yolu vardı;

1- İttihad-ı Anasır (o BAbil Kulesi' ne benzeyen ırklar-diller-renkler karmasının aynı gaye-ülkü-ideal çevresinde halkalanması)
2- İttihad-ı İslam (Osmanlı Hakanı aynı zamanda İslam Halifesi, yani Peygamberimizin (S.A.V.) vekili de olduğu için dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın tüm müslümanların Osmanlı Devleti etrafında kenetlenmiş olması)
3- Ülkenin asıl sahibi ve devletin varlığı için kan döken ( çünkü askerlik görevi salt Türklerindi ) Türklüğü bir amaç ve harekette toplamış olan Pan-Türkizm, Türk birliği...

Atatürk bu yolların ilk ikisine kesinlikle inanmıyordu. Çünkü iki yolu da yakından tanımıştı, 1907 Misak-ı Milli' sini de bu inanç içinde hazırlamıştı.

Trablusgarb (Libya) Savaşı İslam Birliğinin bir ütopya olduğunu kanıtlamıştır. 1911' de İtalyanlar, 24 saatlik ültimatomla hiçbir haklı sebep olmaksızın Trablusgarb' a saldırdılar, Şeyhulislamlık CİHAD' ın tüm şartlarıyla tecelli ettiğini ilan etti fakat İslam dünyasından tek bir ses bile çıkmadı. Çünkü o Dönemde Hicaz-Suriye-Irak-Fİlistin-Lübnan dışındaki İslam dünyası İngiliz, Rusya ya da Fransız idaresindeydi. Mustafa Kemal, merkezi Şam' da olan 5. Orduda hizmet verdiği sürede de (1905-1907) tüm İslam dünyasını görmek, halkı tanımak şansını yakalamış, bu insanların bir amaç etrafında kenetlenmesinin bir hayal olduğunu anlamıştı.

Dini-dili-ırkı farlı olan ve asıl kalabalığı oluşturan Rumlar, Ermeniler ve Musevilerin merkezi devlet etrafında birleşmesi ise asıl tehlikeyi oluşturuyordu. Bunlar askerlik yapmıyorlar ve savaşlarda şehit düşen Türklere göre sürekli çoğalıyorlar, ekonomik olarak zenginleşip tüm pazarları ellerinde tutuyorlardı, bu durumda neden Türk' ün çevresinde birleşsinlerdi.

Bütün bu gerçekler ışığında Mustafa Kemal ve onun gibi düşünen arkadaşları (Ali Fuad, Kazım Karabekir, Ali Fethi, Rauf Orbay, Dr. Teyfik Rüştü vs...) İttihad ve Terakkinin 2. kongresinde buna uygun bir programla çıktılar ve herşeyden önce ordunun siyasete karışmamasını istediler. Bu durumda da İttihad ve Terakki ile yolları ayrılmış oldu. Daha sonra yaşanacaklar Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ne kadar haklı olduklarını gösterecek ve yeni devlet çalışmaları ağır kayıpların ardından başlayabilecekti...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder