10 Temmuz 2009 Cuma

ATATÜRK' ÜN SAMSUN' A ÇIKIŞI VE VAHDETTİN

Bazı tarihçilerimiz Atatürk' ün Samsun' a çıkışını Padişah Vahdettin' in şahsen sağladığı iddası bir çok insanın kafasını karıştırmaktadır. Bu karışıklığı aydınlatmak için o dönemin Devlet yapısına bakmamız gerekir.

1908 İkinci Meşrutiyet Anayasası' na göre Padişah hem Devlet Başkanı, hem başkumandandı. Bu yetkiler Birinci Meşrutiyet' in ilanına imkan veren ve üzerinde hiçbir değişiklik yapılmamış olan 1876 Anayasasının hükmüydü. Şimdi bu şartlarda Mustafa Kemal' in Ordu Müfettişi olarak Samsuna gönderilmesinin Saltanat Makamındaki Sultan Vahdettin buyruğu ile mümkün olabileceği gerçeği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu arada Padişahın Mustafa Kemal' e olan güveninin gerçek nedeni yalnızca Hakanlar tarafından özel kişilere verilen YÜCE HAKANIN ONURSAL DANIŞMANLIĞI gibi bir ünvan, kendisine bizzat Padişah tarafından verilmiş olmasıdır.

Çünkü Vahdettin, Mustafa Kemal' i çok yakından tanıyordu. Özellikle 15 Aralık 1917' de başlayan ve 4 Ocak 1918' e kadar 20 gün sürmüş olan Almanya yolculuğunda, Çanakkale Savaşlarıyla vatanı kurtaran asken olma tanıtımı yanında, onunla yaptığı uzun sohbetlerde kişisel değerini, memleket meseleleri üzerindeki düşüncelerini hiçbir engel tanımadan apaçık ortaya koyması, Alman Genelkurmay Karargahında ünlü Mareşal Hindenburg ve Kurmay Başkanı Ludendorff' a sorduğu sorular ve eleştirileri herkesten büyük taktir toplamıştı.

Mustafa Kemal ilk günden karşısında olduğu Irak-Filistin cephelerinde karşı taarruzun ordunun elde kalmış son gücünü de, Alman Kumandan Falkenhayn' ın yanlış stratejisine feda edilmemesini, aksi taktirde başında olduğu 7. Ordu Kumandanlığından istifa edeceğini Harbiye Nazırı Enver Paşaya bildiren ve biran önce barış yolları aranmasını, aksi halde bu yanlış taktiklerle vatanın elde kalan topraklarının da tehlikeye gireceğini açıklayan uyarısının da dikkate alınmadığını görünce istifa ederek İstanbul' a dönmüştür. Bu arada kendisini kabul eden Vahdettin "- Bana tavsiye ettiğiniz tedbirleri tatbik ediyorum. Memleketin size ihtiyacı var" demiş ve Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına getirilen Liman Von Sanders Paşanın yerine atanmasını sağlamıştı. Dolayısıyla Mustafa Kemal vatan meseleleri konusundaki FİKİRLERİNİ padişahla paylaşabilmek hatta ona bunları uygulatabilmek için ilişkilerini koparmamaya ve olabildiğince iyi tutmaya çalışmıştır.

Şunu da asla unutmamak gerekir ki; o günlerde memleket binbir olayın ve felaketin içinde takip etmesi gereken yolun hangisi olması gerektiği konusunda büyük bir şaşkınlık içindeydi. Daha sonra olupbitenlere baktığımızda ise memleketin dört bir yandan kuşatıldığı, isgal edildiği ve ümitsizliklere boğulduğunu görüyoruz. Bağımsız bir Türk Devletinin olabilirliğini imkansı olarak görenler büyük çoğunlukta, halk ise bitkin, yılgın ve çaresizlikler içindeydi.

Dolayısıyla Atatürk, askerlik mesleğinden kovulmasına ve Damat Ferit Hükümetinin Erzurum ve Sivas Kongrelerinin bildirilerinin Telgrafhanelerden duyurulmasını yasaklamasına kadar Padişah ve İstanbul ile ipleri koparmamaya çalışmış fakat bu olaylardan sonra ise kaçınılmaz olan gerçekleşmiş ve Bağımsızlık ateşinin yakılmasında İstanbul devre dışı kalmıştır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder