6 Temmuz 2009 Pazartesi

ATATÜRK' ÜN GÖZLEMLERİNDEN NASIL FAYDALANDIĞINA BİR ÖRNEK

Mustafa Kemal' in yurt dışındaki ilk görevi Sofya Büyükelçiliği Ateşemiliterliğidir. Bu göreve 27 Ekim 1913' de atandı, 20 ocak 1915' de 19. Tümen Komutanlığına tayin edilinceye kadar kaldı. Hizmet alanına, kısa zaman sonra Karadağ' ın merkezi Çetine ile Sırbistan' ın başkenti Belgrad da eklenmişti. 16 aya yakın süren Ateşemiliterliği, onun Balkanlarla Osmanlının arasındaki farklılıklar için, duygularından uzak kararlar vermesini sağladı.


Büyükelçimiz, çok yakın arkadaşı, kendisinden bir yaş büyük ve rütbede de bir kademe ileride olan Ali Fethi Okyar idi. Bazıları gibi hem askerlikte kalma, hem de sivil vazifeyi almak istememiş, Kurmay Binbaşı iken askerlikten istifa etmiş, Millet vekilliği, İttihad ve Terakki Genel Sekreterliği ve Elçilik görevlerini böylece kabul etmişti. Bu yol, Mustafa Kemal' in de ilk gönden beri benimsediği "askerlik ve politikanın asla bağdaşmaması" yoluydu.


O'nun, gerek harbiye nezaretinde, gerek diğer devlet makamlarında ve bu arada dostlarına yazdıkları, anonim olmaktan çok uzak, özel değeri olan görüşlerdir ve niteliğinin gereğidir: Burada hemen hemen hepsi yabancı, bazı kadınlara özel mektupları vardır ki, gelecekte Türk kadını için ale aldıklarının işaretleri gibidir.


Vardığı sonuçlar içinde en önemlilerinden birisi Ortodoks Papazlarının ve Ortodoks KlisesininHristiyan halk üzerindeki çok önemli, derin ve temelden etkileri ve adeta olayları yönlendirmiş olmasıdır.


Görev alanındaki bütün yerleri gezmiş, görmüştü. Balkan Savaşının inanılmaz yenilgisine ve yüzyıllarca Türklerin adil, hak tanır, hoşgörülü tutumuna rağmen, Bulgar/Sırp/Karadağ ve Yunanların vahşet sınırını aşmış zulümlerine rağmen Balkanlarda yine de kalabalık bir Türklük vardı. Örneğin Bulgaristan' da genel nüfusun %56' sı Türk' tü. Karşı tarafın belirgin üstünlüğü, Ortodoks Papazlarıyla, bizim din adamlarımız arasındaki farktan kaynaklanıyordu. Ortodoks Papazları din adamı oldukları kadar sağlık, tarım, ekonomi, bayındırlık konularında da teknisyendiler. Dinlerinde ve devletlerinde yürürlükteki hükümleri mükemmel bilmekle kalmıyorlar, bunları değişen zaman kurallarıyla bağdaştırmak gibi bizim din adamlarında kesinlikle olmayan özelliklere sahip bulunuyorlardı. Özellikle 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra kendi ırklarına milliyetçilik/ulusalcılık ufukları açmışlardı. Asıl öğretmen onlardı. Bizim domuz çobanı tabiriyle küçümsediğimiz, bu emeklere kadar gerçekten ilkel şartlarda olan Balkan Ortodoksları, kısa sürede toprakların asıl sahibi Türklerden her bakımdan ileri duruma gelmişlerdi.


Bu gördüklerini Harbiye Nezaretine bir rapor konusu yaparken, Selanikten tanıdığı ve o günlerde Evkaf Nazırı olan Şeyhulislam Hayri Efendiye (rahmetli başbakan Suad Hayri Ürgüplü' nün babası) uzun bir mektup yazdı ve bizim HOCA' larla Ortodoks Papazları arasında bir kıyaslama yaptı.


Hayri Efendi, mütakereden sonra İttihad ve Terakki Hükümetlerinde yer alan Nazırlarla beraber Malta Adası' na sürüldüğünde, bu mektuptan Rauf Orbay' a bahsedecek ve "Medreselerin Düzenlenmesi" tasarısında Mustafa Kemal' in uyarlamalarından çok faydalandığını söyleyecektir.


Atatürk' ün bu Ateşemiliterlik günlerinde Ortodoks Papazlarının, kamu düzeni, bilinci ve hayatı üzerindeki etkilerinden, Milli Mücadelenin buhran devrinde İstanbul ile Ankara arasındaki temel meselelerin başında gelen "Fetva Çekişmesi" nde nasıl ilham aldığı düşünülmeye değerdir. Damat Ferit Paşa hükümeti, Anadolu' da beliren direnişi kırmak için en önemli tedbirin, bu hareketin Hilafet Makamının varlığına karşı ayaklanma olduğunu hükme bağlayan bir FETVA' da olduğu inancı ile harekete geçmiş ve Şeyhülislam Dürri Zade Abdullah Efendiden böyle bir fetva almıştı. Bunu değersiz kılacak tek yolun karşı fetva olduğunu gören Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisinin açılış günlerinde böyle bir dayanak bulma zorunluluğu içinde Anadolu ülemasının vatanseverlik duygularına başvurmuştur. Buna duyarsız kalmayan bazı Anadolu Müftilerinden gelen cevaplar kısa sürede tüm beldelere yayılmış ve Anadolu halkı istiklal ve haysiyet kavgası yapanların, din-devlet yolunda olduklarını kanıtlayan bu fetvaların ardından gitmiştir.


Mustafa Kemal onlardan bu hizmeti istediğinde, Çanakkale Savaşlarının galibi ve İstanbul' u kurtarmış bir komutandı, zaferin herşeyden önce milletin ümitli, azimli, maneviyatının yerinde olmasına dayandığının bilincinde ve deneyimindeydi. Atatürk ve Anadolu Din Adamları Milli Mücadele boyunca omuzomuza, gönülgönüle idiler.


Ortodoks Papazlarında gördüğünü, kendi milletinin kurtuluşu için kendi din adamlarının iman ve inancında saklı olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder